Mimar Sinan’ın 431. Vefat Yıl Dönümü Vesilesiyle İstanbul Şubemiz Kahvaltılı Söyleşi Programında Buluştu

1588 yılında vefat eden Mimar Koca Sinan için vefatının 431. sene-i devriyesi nedeniyle tertip ettiğimiz etkinliklere İstanbul Şubemiz de kahvaltılı söyleşi programı düzenleyerek dahil oldu. Kamuoyunun ilgiyle takip ettiği işlere imza atan Yüksek Mimar Ahmet Arslanoğlu, Yüksek Mimar Celâleddin Çelik ve Yüksek Mimar İbrahim Hakkı Yiğit’in konuşmacı olarak katıldıkları söyleşi programı Eyüpsultan’da gerçekleştirildi.
Kelamların en güzeli Kuran-ı Kerim tilavetiyle başlayan programda açılış konuşmasını gerçekleştiren MSMB İstanbul Şube Başkanı Levent Saygılı, Mimar Sinan’ı anma ve anlama çabalarına her geçen yıl bir yenisini eklemeye çalıştıklarını ifade ederek onun mimarî kültürümüze katkılarının kelimelerle anlatılamayacağını belirtti. Şube olarak bu doğrultuda böylesi bir etkinliği tertip etmenin gururunu yaşadıklarını söyleyen Saygılı, konuşmacı ve katılımcılara teşekkür ederek sahneye ustaları davet etti.
Vakıflar Genel Müdürlüğü ve İstanbul Büyükşehir Belediyesinde uzun yıllar boyunca kargir yapılarla meşgul olan Yüksek Mimar Ahmet Arslanoğlu, Sinan’ın eserlerinin strüktürel manada çok daha derin incelenmesi gerektiğini ifade ederek yapılarından örnekler gösterdi. Sinan’ın, mimarlığın yanında aynı zamanda çok iyi bir mühendis kimliğine sahip olduğunu belirten Arslanoğlu, inşa ettiği 4, 6 ve 8 ayaklı camilerinden hareket ederek strüktürel kıyaslamalar yaptı. Üç Şerefeli Camii’nin üçer yollu minaresiyle Selimiye Camii’nin üçer yollu minareleri, Kırım Gözleve Camii ve Konya Selimiye Camii, Üç Şerefeli Camii ve Beşiktaş Sinan Paşa Camii, Azapkapı Sokollu Mehmet Paşa Camii ile Edirne Selimiye Camii, Arslanoğlu’nun kıyaslama yaparak örnekler sunduğu eserlerden birkaçı oldu.
Arslanoğlu’ndan sonra sözü alan ve Nun Mimarlık Şirketinde kamuoyunun ilgiyle takip ettiği tasarımlara imza atan Şehir Üniversitesi Öğretim Görevlisi Celâleddin Çelik ise mühendislik kavramının mimarlık kavramından keskin bir şekilde ayrılmaması gerektiğini ifade ederek mühendislerin de mimarî konularda en az mimarlar kadar sorumlu olduklarını ekledi. Nasıl ki ülkemiz mimarlık eğitimlerinde statik ve strüktürel konularda dersler bulunuyorsa mühendislik eğitimlerinde de şehircilik ve estetik gibi alanlarda derslerin bulunması gerektiğini ifade eden Çelik, 19. yüzyılda keskin bir şekilde yolları ayrılan bu iki teknik dalın Mimar Sinan’da birleştiği yorumlarında bulundu.
Çelik’in ardından söz alan ve Mi’mar Mimarlık bünyesinde mimarî tasarım işleriyle iştigal olan Yüksek Mimar İbrahim Hakkı Yiğit ise 1980’li yıllarda yayınlanan İlim ve Sanat Dergisinin dönemin kültür hayatına etkisinin kendisinde derin bir hayranlık uyandırdığını belirterek günümüzde böyle bir yayının eksikliğinden dem vurdu. Mimar Sinan’ın Batılılar tarafından daha derin araştırmalara konu olduğunu gördükçe üzüldüğünü ifade eden Yiğit, Profesör Mimar Nicola Parisi’nin doktora eğitimini Mimar Sinan yapıları üzerine yaptığını ve neredeyse bütün yapılarını detaylı olarak inceleyerek modellediğini ve bu çalışmalarını kaliteli yayınlarla bilim camiasına hediye ettiğini ekledi.
Konuşmacıların kıymetli sözlerinin akabinde soru-cevap kısmında katılımcıların soruları cevaplandırıldı ve günün hatırasına yönelik İstanbul Şubemiz tarafından kendilerine teşekkür edilerek hediyeleri takdim edildi.